Cumartesi, Ekim 20, 2012

sıkıntı değil benimki, sikinti

Next Big Thing (feat. Pusha T & Pharrell Williams) by Chester French on Grooveshark

Yalnızlık ne zor şey lan! Yok, illa aşk meşk anlama şimdi. O da var tabi ki, ama asıl koyan genel itibariyle bambaşka bi yalnızlık.

Bu gece Taksim'de taş üstünde taş bırakmayasıya eğlenesim var. Ancak, birlikte dışarı çıkacak kimse yok gibi. Ankara'dan gelen bi arkadaşımın programı şayet erken biterse birlikte Taksim'e geçeceğiz falan. Lan! Lan! Lan!

Hani çok sosyaldim aslında ben? Hani muhtelif sayıda arkadaşım vardı? Hani hepsinin yeri ayrıydı da birlikte zaman geçirmekten ve mekanlarda eğlenmekten büyük keyif aldığım bi grup vardı? Noldu ona?

Yalnızım arkadaş! Çok yalnızım! Bugüne kadar pek takmamıştım bu durumu, ama yalnızlıktan kırılmaya başladığımı farkettim. Meğer içimde ne sosyal bi orospu varmış da haberim yokmuş. Tanımadığım insanlarla konuşasım var.

Özetle, ben her aşık oluşumda böyle oluyoreröre.

"Sen de ne ayrangönüllüsün yahu, önüne gelene aşık oluyorsun." diyosundur belki. Kavram kargaşası yaratma bi sen de! Belki yoğun hoşlandım, belki çok hoşuma gitti ve aşık oldum diyerek özetliyorum belki durumu, nerden biliyosun?

Hoşlandığım adamı bu akşam için davet ettim, havasında değilmiş, çıkmayacakmış, teşekkür ediyormuş. İstenmediğime yüzde yüz eminim artık ve bu durum benim ziyadesiyle canımı sıkmaya başladı. Çünkü geri dönüp baktığımda hayatıma giren insanlara başlangıçta çok yoğun duygular hissetmedim ben hiç. Hep sonradan, zaman içinde sevdim. Baştan bu kadar yoğun hisler beslediğim hiç kimseyle ise beraber olamadım. Gönlün istediğiyle birlikte olamadım, gönlüme gelen taliplerleydim hep.

İstediğim adamların da beni istediği günler gelecek mi? Sakin ve daha mantıklı adımlar attığım ve insanların bana olan ilgilerini kaybetmeyeceğim zamanlar gelecek mi acaba?

27 yaşındayım ben arkadaşım. Eve çıkma, yuva kurma hadiseleri uzak görünse de uzun soluklu ve doğrudürüst bi ilişkimin olması gerektiği yaştayım artık. Bu durum acilen düzelmeli! Kafayı yemiycem yoo yoo!

Cuma, Ekim 19, 2012

Bu sefer de şarkı Türkçe, yazı İngilizce olsun, ne çıkar?

Yalvaramam by Candan Erçetin on Grooveshark

There are facts sweety, facts that you can't change, facts that kill you constantly every single second of every single day you wake up to.

No matter how hard you try, you end up with consequences of those facts. It always remains the same whether you work your ass off or you just leave it be.

You even can't find the correct words that can wrap up the waterfalls inside.

You end up alone, thinking hard enough to wipe off each and every single vein in the body. You may wish to rip your skin off, you just can't. All you can do is to wait. Cuz you don't even want to move an inch.

You've always known that it was hard, you just can't bear it anymore. You're still expecting it to turn into something nice - only you don't know it's not ever gonna happen, dear.

You're still expecting that it's all mutual, but it's not, obviously. Yet you can't give up on your hopes. They're everything that can keep you go on.

Misery has been a part of your life, only you don't know yet. You live the life of a 40 yrs old man. Even those "old" guys know how to handle such obstacles and they most certainly know how to enjoy it all.

All tied up, all lost, all abandoned, all fucked up, ruins everywhere, you can't find your way out even though you try pretty hard.

You know for sure that you're not running after fancy things. You'd like to keep it simple, naive, and steady. You're after peace and silence. You're after confidence and trust.

It takes a lifetime to find that right one, they say. They say that you have to stick strong to the next best person. Yet, enough is not enough.

Witnessing happiness right before your eyes is painful since you're not a link in that chain.


Final wishlist:
Call, if you miss
Invite, if you want to meet
Explain, if you wish to be clear
Ask, if you've got something on your mind
Be honest, if you didn't like
Say it, if you fancy
Ask, if you want
Say, if you love

Perşembe, Ekim 18, 2012

ne yapacağını bilemez haller vol.58576


Aklına gelen tonlarca şarkıdan nakaratları seçip coşkuyla söylemek istemek, fiziksel ve zihinsel olarak imkansız olsa da yerinde duramamak, ne yapacağını bilememek, kendini alkole vermek, şarap kafasıyla mastürbasyon yapmak, yalnızlıktan ödü kopmak, yalnız kalmak istememek, yalnız kalınca sırf evde ses olsun diye zappidi zoppidi şeyler bile dinlemek, duşta akan suyun sesine bayılmak ve yalnız olmadığını hissetmek, güzel eve karşın sikkolata hissetmek, buzdolabında çürümeyi bekleyen tonla yemeği hiçe saymak, yememek, sigara ve alkolle beslenmek, çalışmaktan nefret etmek, çalışmak zorunda olmaktan tiksinmek, tatil istemek, arkadaşlarla hiç ayrılmamacasına görüşmek istemek, çemkiresi veya ağlayası gelenleri dinlemek ve onlara omuz sunmak, sonra her şeyi tersine çevirip zırıl zırıl ağlamak istemek ama ağlayamamak, dünyanın çökmesi, içe doğru sıçmak (hatta montla sıçmak), sıyırmak. Evet.

Salı, Ekim 16, 2012

ben aslında o gördüğün cool kadın değildim

Unspoken by Pacific! on Grooveshark

Bi süredir hayatım iş ve uykudan ibaret olduğundan son 3 gecedir olanlar fazla geldi sanırım bana. Baştan alalım hadi.

Cumartesi akşamı İzmir'e gidecek olan annemi otobüse bindirdim ve haftasonu için İstanbul'a gelen arkadaşımla konuştuk, arkadaşının evini tarif etti, onlara gelmemi istedi. Ok çok güzel, otobüs gelmedi, sonra onlar geldi beni aldı falan dört kişi bi masa çevresinde, alkol muhabbeti, çok güzel geçiyor evde. Kedi olduğundan allerjim azdı bi yandan, çıldırmışçasına hapşırıyorum, sümüklü sümüklü dolanıyorum ortalıkta. Oğlanlardan biri de ilgimi çekiyor deliler gibi. Meğer bizim adamla bir senedir telefonda konuşuyorlarmış ve galiba oğlan bizimkinden hoşlanıyormuş. Ben zerre renk vermedim o akşam. Gecenin sonunda iki farklı yatak opsiyonumuz vardı: Biri yatak odasındaki, diğeriyse salondaki. Payıma yatak odası düşmüştü ancak hoşuma giden oğlan salondaydı. Bi bahaneyle fırladım kalktım salona onun yanına gittim, sonra ev sahibi olan eleman geldi ve ona yatak odasına gitmesini söyledi. İçimden küfrettim, deliler gibi küfrettim. Onun üstüne de ev sahibi oğlanla bol çığırtılı seviştim. Zevk aldım mı? Hayır. Hissettiğim yegane şey acıydı. Tecavüze uğradığımı farkettim. Karşı da koyamadım. Zira baştan ben de gönüllüydüm.

Aklımda diğer oğlan vardı. Meğer onlar da benim arkadaşımla ufak tefek bi şeyler yapmışlar ancak benim aslında acı dolu olan ama onlara göre zevkten çıkan seslerim yüzünden donları toplayıp uyumuşlar falan.

Ertesi sabah hoşuma giden elemanla ilk uyananlardık. Mutfağa geçtik, sohbet ettik uzun uzun. Öyle havadan sudan şeyler. Laf arasında bana komplimanlarda bulunmayı da ihmal etmedi. Topuklarım götüme vuruyordu resmen sevinçten. Ama yine renk vermedim.

Sonra elemanla beraber çıktık evden, otobüse bindik, benim eve yaklaşınca numaraları değiştik, vedalaştık ayrıldık. O gün bugündür aklımda elemandan başka hiçbi şey yok. Yok. Olması gerekiyor ama yok. Neden mi? Çünkü Pazar öğlen eve geldikten yaklaşık yarım saat sonra babaannemin ölüm haberini aldım. Yok, öyle babaanneme bayılan bi insan olmadım hiçbi zaman, sevmezdim hatta. Ancak o babamın annesiydi ve babamın ne durumda olduğunu tahmin bile edemiyordum. İzmir'den gelen arkadaşıma haber verdim, öğleden sonra onunla İzmir'e gidecektim. Gece yarısına doğru İzmir'e vardığımızda bi başka arkadaşım geçtim. ertesi sabah apar topar evime gittim.

Annemin dediğine göre babaannem uyuyo gibiymiş. Normalde ölü gibi uyuduğundan olmasın sakın? Uyur gibi ölür mü insan yahu? Ölü gibi uyur sadece, yorgundur, miskindir, tembeldir, uykuyu seviyodur, ölü gibi uyur.

Namazdı, defindi, babam yerle yeksandı derken akşamı ettik. Aklım sürekli babamda. Ayağa kalktığında bile "Sen otur dinlen baba ben yaparım." diye etrafında dört dönüyorum. Çünkü aklım babamda.

Bu sabah erkenden evden çıkıp İstanbul'a döndüm. Aklım hala babamda. Bi de benim oğlanda. Konuştuk ettik bu akşam yine dün akşamki gibi, yine benim çabalarımla, ama sanki olmayası bi işmiş gibi geliyor. Tanımak istiyorum adamı. Harbiden hoşuma gitti sakin mizacı, sessiz yapısı. Galiba hayatımda ilk defa janjanları olmayan bi erkekten bu kadar etkilendim. Adam piç değil, bu bariz. Benim olmalı fıstık! Üstüne binip kırb... öhm, ayıp şeyler bunlar. Ama olmalı, o ayrı :)

Şayet dedesinin yanına gitmezlerse haftasonu haber verecek de buluşacağız. Giderlerse bayram sonrasına kalacak dediğine göre. Ama bence tekrar aramamalıyım, bundan sonra mesaj atmamalıyım. O benimle iletişime geçmeli dilerse. Zira yeterince açtım kendimi, tanımayı istediğime varana dek söyledim. Karşılığı yoktu en azından o anda. Şayet ben bilmiyorsam da karşılığı varsa da belli edecektir zaten. "Ne bir telefon, ne bir mesaj geldi senden çişlibülük yarim." durumu olursa da yapacak bi şey yok, her zamanki gibi götümü avuçlayıp oturcam demektir.

Neye çok heveslensem elimde patlıyo lan! Bu sefer düzgün olmalı, öyle istiyorum. Öyle hissetmek istiyorum. Güzel olsun, zira ben mutlu olmayı hak ediyorum. Benim mutluluk tanımımda yalnızlığa yer yok. Mutluluğun yolu "o insan"dan geçiyor bende. "O insan" bu oğlan olsun, bu oğlan "o insan" olsun. Hay hay, buyursun gelsin falan hatta.

"Gönlüm isterse gelirim,
Bitmeyen aşkla sevişirim.
Seyret bak uçurum dağından,
Dümdüzdür vadim.
Ruhum isterse gezinirim,
Dipsiz uçurumlarda.
Aşk düzlükte yaşanıyor,
Düzlük tek aşkta."

Perşembe, Ekim 11, 2012

nerdy, flirty & dirty

Depolarini ve ofislerini kiralamak suretiyle musterisi oldugumuz bi firma var. Bu firmada calisan, 30 yasinda, kayisi koparmis, cin gibi bi adam var. Kendi capimizda yari arkadas yari flirt havasinda bi interactionimiz var. Her gun mutlaka telefonlasiyoruz ve birlikte takilma planlari yapiyoruz falan.

Ancak her nasilsa mutlaka bi engel bi sey cikiyor onumuze. Misal bu sabah servise bindigim duraga gittigimde o aradi. Guya gece bu taraftaymis, yol ustu beni alacakmis. Tamam dedim.

O geldiginde coktan kalabaliklasmistik. Ve ben ayrilip onun arabasina binemedim. That awkward minute of silence yasandi ve o an orasi haric her yerde olabilirdim, sorun degildi, ancak orada olmamaliydim. Cunku diger bekleyenleri birakip onun arabasina gidemedim. Aklina neler gelmistir kim bilir. Beyaz-mavi yaka muhabbeti yaptigimi dusunuyor bile olabilir. Ancak gercek su ki bizim ofisteki bi hatun da oradaydi ve zaten benim elemanla olan samimiyetimle dalga geciyor her firsatta. Art niyet degil, eglence maksatli.

Oysa ki o arabaya binmeliydim. Onla birlikte zaman gecirmis olacaktik. Hem ne var, yolunun ustuyse arkadaslar birbirlerini ise goturebilirler aslinda. Neyi bu kadar sik eleyip ince dokudum ki? Niye?

O arabaya binmeliydim.

Published with Blogger-droid v2.0.9

Salı, Ekim 09, 2012

kodugumunun is dunyasi

Canlar cigerler ve kuzu sarmalari,

Kazandigim uc kurusa karsilik gunde 15 saat calistigimdan buralari doldurmaya zaman bulamiyorum. Gece 11de eve gidince fukara sumugu gibi yayiliyorum anca. Fakat ve ancak burasi hep aklimda. Cunku surekli yazacak malzeme cikiyor, ama zamansizlik ve imkansizlik yazmami engelliyor.

En kisa zamanda uzun uzadiya yazabilmek, blogla hasret giderebilmek dilegiyle.

Sizi seven Gunluk

Published with Blogger-droid v2.0.9