Pazartesi, Mayıs 28, 2012

motorizasyon, polarizasyon, imünizasyon, komünikasyon, ereksiyon, televizyon


Pek hareketli geçmeye başladı zaman. Ben ivmeyi verdikçe coşuyo, celalleniyo zaman zaman, çağlıyo.

Bundan altı ay önce falandı. Sevgilimden yeni ayrılmıştım, internet üzerinden birileri ile tanışıp dışarıda sosyalleşmek çabasındaydım. Amacım belli: Yeni gaylerle tanışmak ve sohbet etmek. Ne cinsellik, ne de duygusal temalar üzerine kuruluydu niyetim.

O dönemde tanıştığım biri vardı. İşinde gücünde, hayatını belli bi rotaya oturtmaya başlamış biri. Yaşça biraz büyük benden. Görüşelim edelim derken denk getirememiştik bi türlü. Sonra sevgili edindiğini söylemişti (köpek edinir gibi, sevgili edinmek, evde besleyip büyütmek, sorunlarıyla ilgilenmek, coştuğunda sokağa çıkarıp enerjisini almak vs). Ben de haliyle elimi eteğimi çekmiştim kendisinden. Zira bir araya geldiğimizde sevişmek gibi ilginç (!) bi fikir bile doğmuştu. Öyle kuduruk hallerde değil, sakin sakin yiyeceğimiz haltı yiyelim, sonra da mekanlarda birlikte boy gösterelim ama çift mantığında değil; arkadaş olarak. Bi nevi friends with benefits.

Neyse, geçtiğimiz Çarşamba o nihai günü denk getirebildik. İş çıkışı bi kaç alışveriş yaptıktan sonra evine geçtik. Harika bi köpeği var ve sanırım bana aşık oldu. Köpeğin oturarak bana bakarken erekte olduğunu farkettim defalarca. Evin içinde kıçımın dibinden ayrılmıyo, okşatmak bahanesiyle bana sokulup diz kapağımın iç kısmına salyalarını bırakıyo falan. Fena sevimli köpekti ama, gece boyu sarıldım okşadım böyle sert sert :)

Şaraplarımızı içtik, Adele konser DVDsi izledik, ışık oldukça loştu. Gece boyu sohbet ettik. Sanırım pamuk ipliğine bağlı ilişkisi görünürde hala devam ettiğinden olsa gerek, aramızdaki bariz çekime rağmen kimse kimseye ilişmedi. Gece o kendi yatağına geçti, bense kanepeye bırakılmış bi yastık ve nevresime gömüldüm.

Sabah kahve kokusuyla uyandım. Sohbet ve sigarayla kahvemizi yudumladıktan sonra evden çıktık. Haftasonu gerçekleşecek bi etkinlik için davet ettim, duruma göre bakacağını söyledi. Eyvallah. Akşamüstü son bi durum update'i babında bi mesaj daha attım, ertesi gün Alsancak'ta, Asansör'de veya Bostanlı'da erken saatlerde buluşup etkinlik öncesi birlikte zaman geçirebileceğimize dair. Bitmek üzere olsa bile bi ilişkisi olduğunun farkında olduğumu, bu yüzden eğer çok üstüne gidiyosam kusura bakmamasını söyledim. Saatler sonra gelen cevapla şok oldum.

"Cuma'dan itibaren Pazar akşamına kadar yoğun olacağım. Ben sana SMS göndermedikçe sen yazmazsan sevinirim."

Elimde telefon, kalakaldım. Bi on dakika kadar sonra ikinci mesaj geldi:

"Şimdi tekrar okudum da, ilk mesaj biraz sert olmuş sanırım. Niyetim bu değildi. Özür dilerim."

diye. Ama biri bi şey dese ağlıycam böyle. Gururumun incindiğini hissettim o an. Hani köpekler sadıktır, sahibinin çevresinde dolanırlar ya ne olursa olsun, arsızdırlar. Kısıtlansalar ve kendilerine kızılsa bile gönül koymazlar ya sahiplerine, hah işte gönül koyan köpek gibi hissettim ben.

Bi kaç mesaj daha yazıp "Neyse" diyerek devam ettim artık. Ancak aynen onun dediği gibi, şu Pazar akşamı bitene kadar hiçbi mesaj atmadım. Devamında da atacağımı sanmıyorum. Canı isterse kendi iletişime geçsin benle. İstemezse de herhangi bi kaybım yok, köpeğiyle oynamak dışında.

Günlerden Cuma, etkinliğin yapıldığı mekanın açılmasına son üç saat kala davet ettiğim bi çok kişinin gelmeyeceğini öğrendim. Deliye dönmedim, üzülmedim, yalnızlığın tadına varmam gerektiğini hissettim.

Mekan açıldığında ise etkinliğe hala üç saat vardı. Bi köşede tek başıma bar taburesinde oturdum, oturdum, sigara-bira-sigara-bira-sigara-vodka&elma-sigara-vodka&elma diye devam ettim geceye. Yavaş yavaş insanlar gelmeye başladığında bi tip geldi oturdu çapraza. Karşısındaki eleman tombik ve zırıl zırıl gay, paçasından akıyo desem yeridir :) Bizim elemansa kıvırcık uzun saçlı, fit bi vücut, 195 sularında boyda, müthiş bi atlet ve gömlek giymiş esmer güzeli. Tipi yoğunlukla Onor Bumbum'a benziyo. Hatta bi ara o bile sandım. Ancak adı Can. Mekana uğrayıp geçen hetero bi çift arkadaşımdan sonra cesaretimi topladım, zira kafamda Can oldukça gay idi. Elemanın yanına gittim, sigaramı yaktırma bahanesiyle (çok klasik, biliyorum). Sigaramı yaktıktan sonra niyetimin rahatsız etmek değil tanışmak olduğunu söyledim. İsimlerimizi söyledik. Napıyosun neler ediyosun bik bik derken Amerika'dan yeni döndüğünü ve İzmirli olduğunu söyledi. Ona göre ben son derece kibar ve buralara fazlaymışım, Manhattan'da yaşamalıymışım. Amerika'ya dair pek hevesim olmadığını, Avrupa'yı daha yakın bulduğumu söylediğimde "Ya Günlük siktir et Amsterdam'ı İngiltere'yi, Manhattan diyorum ben sana. Emin ol, tek bi saniyesinden bile pişman olmayacaksın." dedi. Şaşırdım tabi. Bi de heteroymuş keensi, ona ayrı bi şaşırdım tabi. Sonra yerime geri döndüm. Şeytan dürttü, çantamdan kağıt kalem çıkarıp numaramı yazdım kısa ve şirin bi not eşliğinde. Uzattım kendisine, okuduktan sonra gülümseyip cebine koydu kağıdı. O gün bugündür bekliyorum aramasını; ararsa ekime, aramazsa dikime kadar. Öhm :)

Günlerden Cumartesi'dir, eski samimi arkadaşlardan birinin Kuşadası'nda partisi vardır, İzmir'in önde gelen kaşarize motorlarından biriyle bi etkinliğe girişmiştir falan. Gitmek istiyodum aslında baya, ama tek başıma kalmak istemedim orda. O zaman bari hiç yoktan iyidir dedik, Ka'ya gittik. Hayatımda ikinci kez gittim o mekana ve bu sefer ilk seferden farklı olarak apachi doluydu içerisi. Millet adaya akın ettiğinden Ka'da meydan çapulculara kalmıştı. "Elitim ben huh huh ayh ipimle kuşağım s*kimle t*şağım bebeyims <3" diye dolanabileceğim türden bi ortam vardı. Bu sefer tuvaletin önündeki çirkefle muhatap olmamak için her wc kullanışımda para ödedim. Pişman mıyım? Hayır. Paraya yazık mı? Evet!

Derken, benle birlikte gelen arkadaşımla yanyana beklediğimiz duvar kenarındayken birini fena fena kesmeye başladım. Kesmekten daha fazlasını yapmak istiyodum, ama mekana single gelip gelmediğini bilmiyodum. Avıma odaklandım, gözlemledim, ve dikkatinin dağıldığı bi anda çevresinde dolaşarak saldırdım :) Sonuç son derece olumlu çıktı. "Günlük, bu gece mekanı biriyle terketmek istiyosan ben o adam değilim, vaktini harcamak istemem." dedi durdu yavrum, halimden anlayarak. Ben de "Eğer birlikte takılmaktan hoşnut değilsen yalnız bırakabilirim seni, inan sorun değil." dedim. "İstemesem giderim ki." dedi, "Olduğum yerde bulunmaktan ben de mutluyum." dedim ben de. Arkadaşlarıyla tanıştırdı beni. Sadece bi tanesinin adını hatırlıyorum. A, bi diğerini de. Ama bi 5 yıl öncesinden falan. O günlerde netten tanışmıştık elemanla, sonra sarmadı mı bilmem, konuşmadı etmedi benle falan. Ben de dün hiç bozuntuya vermeden sahte ismiyle tanıştım kuğl hallerde. İlki 2007 baharındaydı, ikincisi bi önceki Ka deneyimimde, üçüncüsü de bu sefer. Bu detayı da verdikten sonra arkadaşımın çıkıp gittiğini gördüm "Ben gelicem Günlük." diyerek. Beklerken sıkıntı çekmedim hani, Emre'yle gayet güzel yiyişiyoduk. Hatta bi ara çüklü ablalardan biri bize yaklaştı "Çok tatlısınız yaaa sakın bozmayın." dedi böyle sarıldı gitti. Mutlu oldum o anda, ama inceden inceye ikimize de yazıldığını hissettik Emre'yle.

Sonra, arkadaşımın telefonu kapalı, beni evde bekleyen arkadaşım çıldırmış durumda ona ulaşamadığı ve beni yalnız bıraktığı için. İlk metroyla arkadaşımın evine dönmeyi planlıyodum ki Emre kolumdan çekti "Bizle gel." dedi. Mekanı yalnız terketmeyi planlayan adam beni arkadaşına götürdü, tabi 8de uyanıp terketmek üzere. Allah ne verdiyse deyip o sarhoşluğun üstüne bi kaç bi şey yaptık, keyifliydi bence, ancak ayık olsaydık ve bulunduğumuz mekan daha iyi olsaydı çok daha güzel şeyler yaşayabilirdik. "Next time, perhaps." diyerek sarıldık uyuduk artık. Adamın teni müthiş lan! Hiç kimsenin tuzlu terini yalamaktan bu denli keyif aldığımı hatırlamıyorum ben. Hatta, bana göre ter iğrenç ve kokan bi şey. Ama Emre'ninki kokmadı öyle. Parfümünü aşıp ten kokusuna ulaştım, başımı döndürüyodu alenen (O anda başımı döndüren alkol değil, teninin kokusuydu.)

Erekte mi oldunuz lan? Daha fazla detay yazmıycam ama, ehu ehu öhö :)

Boynumda hala morluklar var. Dudaklarım ısırılmaktan acıyo, çenem de keza öyle. Üstüme sinmiş adamın kokusu böyle. Derin derin nefes alıp veriyorum sabahtan beri.

Karşınızda, Motorize Günlük!

Günlük cephesindeki son gelişmeler bunlar. Herhangi bi yöne doğru kayarsam şayet, veya eğer bambaşka bi yöne saparsam, yine burada yazarım. O güne kadar neler olup biter bilemem tabi. Bi bakmışın, yarın yepyeni ve zehir zemberek bi postla burdayım. Olur mu? Oluyo.

Özetle; keser döner, sap döner, gün gelir keser sapı sana girer. ;)

Öpürükleeer, iygünleeer :)

7 yorum:

O Gay; Ben de... dedi ki...

atasözü ve deyimlerimiz nasıl kullanılır' a örnek olarak okullarda okutulası :D

Günlük Ayracı dedi ki...

@O Gay; Ben de...: Aman derim, ya tinerci olur ya da gay :))

ozge dedi ki...

'yiyismek' iyidir be agbii ! :D

Günlük Ayracı dedi ki...

@ozge: Hayat bazen çok reröre, evet.

Gay Panda dedi ki...

nayss :) günlük tuttum bu yazıyı ;)

Adsız dedi ki...

ay harika. ekşın dediğin böyle olmalı bence. :D

Günlük Ayracı dedi ki...

@Gay Panda ve ev oğlanı: Hepiniz benim kabak çiçeği gibi açılmamı mı bekliyodunuz? :)) Şaka bi yana, bahar geldi, enerji doldum ve taşıyorum işte :)) İş günleri geçse de hafta sonu gelse diye bakar oldum artık. Gelsin de eğlenelim coşalım yeni insanlar tanıyalım falan :)