Araştırma konusu - Cevaplanmalı! :)
Cumartesi, Ekim 20, 2012
sıkıntı değil benimki, sikinti
Cuma, Ekim 19, 2012
Bu sefer de şarkı Türkçe, yazı İngilizce olsun, ne çıkar?
Perşembe, Ekim 18, 2012
ne yapacağını bilemez haller vol.58576
Salı, Ekim 16, 2012
ben aslında o gördüğün cool kadın değildim
Perşembe, Ekim 11, 2012
nerdy, flirty & dirty
Depolarini ve ofislerini kiralamak suretiyle musterisi oldugumuz bi firma var. Bu firmada calisan, 30 yasinda, kayisi koparmis, cin gibi bi adam var. Kendi capimizda yari arkadas yari flirt havasinda bi interactionimiz var. Her gun mutlaka telefonlasiyoruz ve birlikte takilma planlari yapiyoruz falan.
Ancak her nasilsa mutlaka bi engel bi sey cikiyor onumuze. Misal bu sabah servise bindigim duraga gittigimde o aradi. Guya gece bu taraftaymis, yol ustu beni alacakmis. Tamam dedim.
O geldiginde coktan kalabaliklasmistik. Ve ben ayrilip onun arabasina binemedim. That awkward minute of silence yasandi ve o an orasi haric her yerde olabilirdim, sorun degildi, ancak orada olmamaliydim. Cunku diger bekleyenleri birakip onun arabasina gidemedim. Aklina neler gelmistir kim bilir. Beyaz-mavi yaka muhabbeti yaptigimi dusunuyor bile olabilir. Ancak gercek su ki bizim ofisteki bi hatun da oradaydi ve zaten benim elemanla olan samimiyetimle dalga geciyor her firsatta. Art niyet degil, eglence maksatli.
Oysa ki o arabaya binmeliydim. Onla birlikte zaman gecirmis olacaktik. Hem ne var, yolunun ustuyse arkadaslar birbirlerini ise goturebilirler aslinda. Neyi bu kadar sik eleyip ince dokudum ki? Niye?
O arabaya binmeliydim.
Salı, Ekim 09, 2012
kodugumunun is dunyasi
Canlar cigerler ve kuzu sarmalari,
Kazandigim uc kurusa karsilik gunde 15 saat calistigimdan buralari doldurmaya zaman bulamiyorum. Gece 11de eve gidince fukara sumugu gibi yayiliyorum anca. Fakat ve ancak burasi hep aklimda. Cunku surekli yazacak malzeme cikiyor, ama zamansizlik ve imkansizlik yazmami engelliyor.
En kisa zamanda uzun uzadiya yazabilmek, blogla hasret giderebilmek dilegiyle.
Sizi seven Gunluk
Pazartesi, Ağustos 13, 2012
istanbul'a kezban, hayata kaşar
PS2: İzmir'i çok özlüyorum. Eğer İzmir'deysen, Konak-KSK vapurunda bindiğinde benim için de körfezi seyret, olur mu Ayraçsever? :'(
Pazartesi, Temmuz 16, 2012
hayat çok zor
Cuma, Temmuz 13, 2012
mini mini bir gay donmuştu, tencereme konmuştu
Pazar, Haziran 24, 2012
Haydi gayler fabrikaya
Çarşamba, Haziran 13, 2012
başlıksız
Salı, Haziran 05, 2012
unravel (müstehcenayzd kontent)
Pazartesi, Mayıs 28, 2012
motorizasyon, polarizasyon, imünizasyon, komünikasyon, ereksiyon, televizyon
Pek hareketli geçmeye başladı zaman. Ben ivmeyi verdikçe coşuyo, celalleniyo zaman zaman, çağlıyo.
Salı, Mayıs 22, 2012
Bu neyin kafası? Kafası hariç...
Hani dibimizin düştüğü tonla insan sayabiliyoruz ya, özellikle cinsel deneyim yaşamadan geçen uzun sürenin sonunda bu daha da belirgin oluyo ya hani, hani tavırlarıyla hoşumuza giden bi kısım insan güruhu var ya, işte süreci kolaylaştırmanın yolunu buldum ben! İcat ettim bunu, yaptım evet! Sonunda!
Pazar, Mayıs 20, 2012
Bahtsız bedevi vs. kutup ayısı
Perşembe, Mayıs 17, 2012
gotta fuck fuck, boom boom pow
Salı, Mayıs 15, 2012
i wanna leave this country
Pazartesi, Mayıs 07, 2012
kolikolik
Çarşamba, Mayıs 02, 2012
somewhere, somewhat, somehow, somebody, something ... nothing
Pazar, Nisan 29, 2012
part time lover
Görsel: Google |
Perşembe, Nisan 26, 2012
and
Görsel: Google |
Salı, Mart 13, 2012
I'm like a gay gone wild, a good gay gone wild.
And me? I think I finally understand what Kneller was trying to say. It only happens if it doesn't matter. It comes without effort.
Maybe Eugene's right. Maybe I only get stuck on boys I don't have a chance of being with.
Sonra, "Yok." dersin, "İstemiyorum." dersin. Birileri gelip aklını çeler. Sonra da geldiği hızla s*ktir olur gider. Maksadını aşmıştır çünkü çoktan. Çetrefilli oyunlar peşindedir. Ve sen o cümlenin en kenarda köşede kalmış nesnesisindir aslında; seni çıkarınca cümlenin anlamında gram oynama olmaz. Ama sen hala kendine, anlam katabileceğin bi cümle arar durursun, ararsın, durursun, duramazsın.
Bencilliğin üst sınırlarına doğru yol alıyorum kendinden emin adımlarla.
Geçen Cuma akşamı arkadaşlarımın zorlamasıyla (zorlamak: yaka paça sürüklemek) İzmir'deki yegane gay barla münasebete girdim sonunda evet. Daha kapıdayken salçalanıldım. İçeri girdikten sonra birileri sürttürdü durdu, sonra densizin teki benle tanışmak istedi yüzsüz tavırlarla, arkadaşım araya girip "O benle birlikte hadi uza defol." dedi ama eleman yüzsüzlüğün dibine vurmuş olmalı ki "Sorun değil grup da takılabiliriz." dedi. Arkadaşım temelli dellendi tabi. Sonra arkadaşımın güya arkadaşı başka biri benden hoşlanmış, ona söylemiş, arkadaşım da bana söyledi. Ben de "Tanışabiliriz tabi ki ehuehu." yapınca bi anda ellerimiz bi başkası tarafından tokalaştırıldı böyle bi. Gece boyunca eğlenmeyi planlıyodum ama hani japon pazarı tadında yerlerden çok hoş bi şey almışındır ve üstündeki zortirik etiketi çıkarmak istersin ama öyle güçlü bi yapıştırıcı kullanmışlardır ki etiket yok olur ama yapıştırıcısı hala gıbık gıbık orda duruyodur, öyle yapıştı çocuk da bana. Gece sonuna kadar da düşmedi yakamdan.
İki ayrı insan da ayrı zamanlarda bana dayadılar durdular böyle. Biri sözümona dans ederek sürttürdü durdu. Diğerinde ise ben dans etmeye çalışıyodum cüzdanı kaptırmamak maksadıyla sağ elim arka cebimdeyken. Abinin teki malı kaldırmış, avcuma bırakıverdi eşofmanının üstünden. İrkildim böyle bi, arkama dönüp bakmadan kaçtım gittim. Hırlı kumaş olduğumdan değil; istemiyorum abi! Kafayı çekip dans ederek eğlenmekten başka hiçbi şey istemiyorum.
Tuvalete paspas niyetine diktikleri çirkef kadınsa tuvaleti her kullanışımda benden para istedi durdu. Bi seferinde arkamdan koştu geldi "Sen para vermedin ya delikanlı." diyerek. "Vermicem çünkü vermem gerekmiyo." dedim. "E güvenliği çağırayım da gör sen." dedi. "Git çağır gelsin bakalım." dedim, götü yemedi tabi ehuehu. Mekanın parlayan yıldızıydım desem yeridir. 7 yıldır gitmeyi reddediyodum ya, içerdeki kimse tanıdık gelmedi bu yüzden. Haliyle de "Sen yenisin galiba." muhabbeti çekenler çok oldu. Aman olsun, bi kere gittik işte lanet yere. Bi daha da şehir dışından bi arkadaşım bişiyim geldiğinde eğlenmek için gidilir, o kadar. Lanedolsun öhühü.
Sonra, bu sabah trene bindim. üç-beş koltuk ilerde yüzü bana dönük oturan bi eleman. Açık kumral, keli hafif çıkmış, çatal çene, kirli sakal, ela göz, buğday yanığı ten, kıvır kıvır saçlar. Uyuyodu sözde, uyandı. Göz göze geldik, gülümsedi bu böyle alenen. Ben heralde birine benzetti dedim bozuntuya vermedim. Sonra baktım, zaman içinde ne zaman göz göze gelsek bu bana gülümsüyo böyle sıcak sıcak. Bi yandan kimseye bi şey çaktırmamaya çalışıyorum, bi yandan gülümsemeye çalışıyorum. Bi de hani bana gülümsediğini de anlayamıyorum, arkama bakıp duruyorum "Tanıdık birine gülümsüyo galiba ya." diye. Yok, bana gülümsüyodu alenen. Gülümsemeye çalıştım ben de çünkü çok sıcak bakıyodu ve gülümsüyodu ya. Böyle yol boyu bakışıp gülümsedik durduk. Hayal ettiğim şey gerçek oluyodu ve ben inanamıyodum. Sonra ara duraklardan birine gelirken ayaklandı bu yanındaki adamla birlikte. İlk başta arkadaşı sanmıştım ama değilmiş. Yanımdan geçerken hiç bana bakmadı. İşkillendim tabi. İnmeme daha 20 dk olmasına rağmen fırladım koştum kapıya doğru. Orda benim bindiğim istasyondan binen başka bi salakla sohbet ediyodu ayaküstü. Sanırım gülümsediği insan da ben değildim, oydu. Bilmiyorum. Umarım yarın yine denk geliriz eğer bana gülümsediyse de anlarım kime olduğunu. Ayakta gelmek pahasına onu arıcam yarın vagonun iki kompartımanında da. Shame, diğer vagonlara geçemiyorum içeriden. Yoksa onu bulup başına dikilene kadar ordan oraya koşturur dururdum. Neyse, birbirimizin kaderindeysek (bkz: sıkıştığın yerde topu kadere atmak) zaten denk geliriz, di mi? Bence di. (bkz: çaresizlik çoh kötü, kaka bişiy)
Böyle işte, dumansız hava sahasında yaşamak da çohzel bişiy. Mutlu değilim aslında ama mutluymuşum gibi davranmayı öğrenmeye çalışıyorum.